31 Temmuz 2007 Salı

Karbonhidratlar

Karbon, hidrojen ve oksijen atomlarından oluşmuş organik bileşiklerdir. Monosakkaritler en basit yapılı karbonhidratlar olup 3 - 6 karbon atomu taşırlar. Beslenme yönünden en önemli olanlar 6 karbon atomlu heksozlardır. Heksoziardan en önemlisi glükozdur. İnsan vücudunda serbest halde bulunan en önemli karbonhidrattır. Glükoz ticarette nişastadan elde edilerek satılır. Beyaz kristaller şeklindedir. Suda kolayca çözünür ve tatlılık verir. Glükoz molekülüne bir hidrojen daha girmesi ile heksoz türevi oluşur. Doğal kaynaklarda çok az bulunur. Kan şekerini çok yükseltmediği için şeker hastalarının diyetlerinde tatlandırıcı olarak kullanılmaktadır. Biyolojik etkileri iyi bilinmeyen bu alkol şekerlerinin kullanılması doğru değildir. Sukroz bildiğimiz ev şekeridir. Bir molekül glükozun biri molekül früktoz ile birleşmesinden oluşmuştur. Ülkemizde pancardan elde edilmektedir. Laktoz sütteki şekerdir. Glükoz ve galaktozun biraraya gelmesi ile oluşmuştur. Tat verici etkisi sükrozdan ve glükozdan azdır. Birçok monosakkarid'in bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkar. Nişasta, glikojen ve selüloz en önemli polisakkaritlerdir.

Karbonhidratların başlıca işlevi enerji sağlamalarıdır. Karbonhidratlar vücudun su ve elektrolit dengesinin sağlanmasına yardımcı olurlar. Sindirim enzimleri tarafından parçalanmayan ve posayı oluştuıran karbonhidratlar kalın basakların çalışmasını arttırarak, zararlı artık maddelerin barsaklarda uzun süre kalmasını önlerler.

Bir bireyin vücudundaki toplam karbonhidrat miktarı % 1 'in altındadır. Gereksinimden fazla alınan karbonhidratlar yağa çevrilerek şişmanlığa neden olduklarından, şişmanlamaya meyilli olan bireyler nişasta, şeker ve tahıldan yapılan yiyecekleri fazla almamaIıdırlar. Karbonhidrat sindirimi ağızda iyi bir çiğneme ile başlar. Yediğimiz tahıılardaki nişasta olsun veya şeker olsun hepsi sindirim sisteminde glükoz haline gelerek kana karışırıar. Açlık durumunda kanın 100 mit'sinde 70-90 mg şeker bulunur. Yaş ilerledikce bu değerler 100-120 mg çıkabilir. Kana geçen glükoz kan dolaşımı ile dokulara iletilir. Dokularda glükoz oksijen varlığında, enzimlerin yardımı ile yanma sonucu enerji, su ve karbondiokside dönüşür. Kandaki glükozun fazlası karaciğerde glikojen şeklinde depo edilir. Glikojen fazla hareket edildigi zaman ihtiyaç duyulan enerjiyi sağlamak için tekrar glükoza dönüşerek kullanılır. Glikojen sadece yedek depodur. Ani gereksinimler için kullanılır. Glükozun ihtiyaçtan fazlası yağa çevrilerek vücut dok larında yağ olarak depo edilir. Karbonhidratların vücutta kullanılmasını etkileyen bazı hormonlar vardır. Bunlardan bir tanesi pankreasın salgıladığı insülin hormonudur. İnsulin glükozun kandan hücrelere girerek enerjiye dönüşmesini ve enerji harcamasının az olduğu durumlarda yağa çevrilip depolanmasını sağlar. Böylece kan şekeri normal düzeyde tutulur. İnsülin yetersizliğinde karbonhidratlar tamamen kullanılamayacağından kanda şeker miktarının artışı ile kendini gösteren şeker hastalığı meydana gelir. Pankreastan salgılanan bir diğer hormon glükagon'dur. Glükagon, karaciğerdeki glikojen ve proteinlerden glükoz yapımını hızlandırarak kan şekerini arttırır. Böbrek üstü bezierinden salgılanan adrenalin hormonu karaciğerdeki glikojenin glükoza parçalanarak kan şekerinin yükselmesini sağlar. Bu hormonun öfke ve heyecan anında salgılanması artar. Böylece artan enerji ihtiyacıkarşılanmış olur.

Hiç yorum yok: